Tarihçemiz
30 Kasım 2019

E R Z İ N C A N

TARİHİ  :

Erzincan’ın kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Asur kaynaklarında geçen Zuhma (Suhma), yörenin bilinen en eski adıdır. Erzincan adının Eriza’dan geldiği sanılmaktadır. Eriza adı Selçuklu’larca Erzingan olarak kullanılmış, daha sonra da Erzincan biçimini almıştır.

Erzincan adı bir söylentiye göre de Aziriz’den gelmektedir. Selçuklular Aziriz adını çok beğenmiş ve uzun müddet bu ismi kullanmışlardır. Zamanla bu sözcük Erzincan biçimini almıştır.

İlkçağ Dönemi :

Bu dönem M.Ö. 2000 yılında Hurri’lerin bölgeye hâkimiyeti ile başlar, daha sonra Havasa ve Azzi’lerin 1400 yıllarında, Hitit’lerin M.Ö. 1200 yıllarında bölgedeki hâkimiyeti ile bu dönem kapanır.

Urartular Dönemi :

Hitit’lerin “Deniz Kavimleri”’nin göçleri ve baskıları sonucunda yıkılmasıyla Urartu’lar bölgeye yerleşmiş ve yaklaşık 600 yıllık hakimiyet sonucunda bir takım istilâlara maruz kalan bu topraklar Med’lerin eline geçmiştir.

Med’ler, Pers’ler ve Hellen’ler Dönemi :

Med ve Persler dönemi yaklaşık 330 yıl sürmüş, Hellen’lerin İskender komutasında bölgeyi savaşarak kazanması neticesinde Erzincan’da bir imparatorluk dönemi başlamıştır.

Romalılar Dönemi :

M. Ö. 70 ve M. S. 629 yılları arasında kısa aralıklarla Romalılar’ın elinde kalan bölge en son Harun Reşid’in halifeliği döneminde Müslümanlarla yapılan savaşlar neticesinde bölgenin güneyinde Müslümanlar, kuzeyinde Romalılar hakimiyet sürmüştür.

Türkler Dönemi :

1048 yılında doğu bölgesi tarafından gelen Türk’lerle Bizanslılar arasında süren savaşlar neticesinde en son 1071 Malazgirt savaşıyla hakimiyet Türk’lerin eline geçer ve bölgede sırasıyla Mengücekler, İlhanlılar ve en son Eratnalılar hüküm sürer.

Osmanlılar Dönemi :

Erzincan (1379-1403) dönemlerinde Mutahharetten’in hükümdarlığında kalır ve Timur’a bağlanır. Osmanlı padişahı Yıldırım Beyazıt 1401 yılında Erzincan ve Kemah yöresini muhasara eder ve Timur’la Yıldırım Beyazıt arasında yapılan Ankara Savaşı’nda Timur’un üstünlük sağlaması üzerine yöre tekrar Timur’un eline geçer.

Bu arada Karakoyunlular tarafından muhasara edilen bölge on yıl Karakoyunlular’ın elinde kalır. Bu topraklar Karakoyunlu ve Akkoyunlular’ın  uzun süren savaşları neticesinde Akkoyunlular 1457 yılında Uzun Hasan’la Erzincan’ı topraklarına katarlar. Daha sonra Fatih Sultan Mehmet ile Uzun Hasan’ın 1473 yılındaki Otlukbeli Savaşı sonrasında anlaşma yapılır ve bölge yine Akkoyunlular’da kalır.

Şah İsmail’in Akkoyunlu sultanını yenmesiyle bölgedeki hâkimiyet Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran seferine kadar sürer. Bu seferle 1515 yılında Erzincan artık Osmanlıların elinde kalmıştır.

I.
Dünya Savaşı Dönemi :

Meşrutiyetten sonraki yıllarda yapılan savaşlar ve dış siyasi mücadeleler neticesinde Osmanlı ülkesi büyük toprak kaybına uğramış, 1914 yılında I. Dünya Savaşına sokulmuştu.

Doğu bölgesinde de Rus ve Ermeni hâkimiyeti başlamış 13 Temmuz 1916 yılında Ruslar Erzincan’ı işgal etmişlerdi. Ermenilerin de kışkırtmasıyla şehir Rus ve Ermenilerin yağmalama ve işkencelerine maruz kalmıştı.

Rusya’da 1917 yılında ihtilâl olunca Türk-Rus ilişkileri yeni bir devreye girer ve Ruslarla 13 Aralık 1917’de  “Erzincan Ateşkes Antlaşması” imzalanır. Rusların cephelerini birer birer terk etmesiyle Ermeniler askeri birlikler kurarak bölgede yağma ve tahribat hareketlerine başlamışlardı.

Katliamlara karşı askeri tedbirlere başvurmaktan başka çare kalmaz ve milis kuvvetleri ile 9. ve 36. Tümen kuvvetleri ile Türkler 13 Şubat 1918 tarihinde şehre girerek hâkimiyet sağlamıştır.

COĞRAFYA :

Coğrafi Konum ve Özellikleri :

Erzincan il merkezi 39 derece 45 dakika 12 saniye kuzey paralelleri ile 30 derece 20 dakika 28 saniye doğu meridyenlerinin kesiştiği noktada yer almaktadır. 11903 kilometre karelik toplam alana sahip olan il’in merkez ilçesinin yüzölçümü 1756 kilometrekare olup, deniz seviyesinden yüksekliği ise 1185 metredir.

Doğu Anadolu Bölgesinde, bölgenin yukarı Fırat bölümünde yer alan Erzincan’ı doğuda Erzurum, batıda Sivas, Güneyde Tunceli, güneydoğuda Bingöl, güneybatısında Elazığ-Malatya, kuzeyinde Gümüşhane-Bayburt ve kuzeybatıda Giresun ili çevreler.

İl’in ilçeleri ise ; Çayırlı, İliç, Kemah, Kemaliye, Refahiye, Otlukbeli, Tercan ve Üzümlü’dür.

Yeryüzü Şekilleri :

Erzincan ili genellikle dağlar ve plâtolar ile kaplıdır. Güneybatıdan Munzur, kuzeybatıdan Refahiye dağları il alanına girer. Doğudan Erzurum’dan gelerek batıya doğru uzanan Karasu ve Kop dağları, il alanını derinlemesine, aralarında geniş düzlükler bırakacak şekilde böler. Dağlar il topraklarının yaklaşık %60’ını kaplar. Keşiş dağları ilin en yüksek noktasını (3537 metre) oluşturmaktadır.

Ovalar:

Erzincan ilinde ovalar, doğu-batı ve kuzey-güney doğrultusunda uzanan dağ sıraları arasındaki çöküntü alanlarında yer alır. Ovalar birbirlerine boğazlarla bağlanmıştır.

Doğu Anadolu’nun yukarı Fırat bölümünde yer alan Erzincan ovası, doğu-batı yönünde uzanır. Denizden yüksekliği 1218 m. olan ovanın uzunluğu 40 km., toplam alanı ise 500 km²’dir.

Kuzeyinde, doğu-batı yönünde uzanan bir fay hattı vardır. Iğdır Ovası, Dışta bırakılacak olursa Karasu-Aras Vadisinin en alçak ovasıdır. Kalın bir alüvyon tabakasıyla kaplı olan ovada hem sulu hem de kuru tarım yapılabilmektedir. Karasu vadisinin iki yanında, Sansa Boğazına kadar olan alandaki çok sayıdaki düzlükler Tercan ovalarını oluşturur. En genişi 180 kilometrekarelik Pekeriç Ovasıdır. Denizden yüksekliği 1450-1500 m. olan bu ova, kalın bir alüvyon tabakasıyla örtülmüştür.

Yaylalar :

İl toplam alanının yirmide birini yaylalar oluşturmaktadır. Güneyde Munzur dağlarının uzantıları üzerinde, doğuda Erzurum-Erzincan-Bingöl sınırında bulunan Cemal dağlarının Ezincan’da kalan uzantıları üzerinde verimli yaylalar bulunmaktadır.

Tercan’ın doğusunda, Tuzla suyunun kuzeyi boyunca Dumanlı dağı üzerindeki Abıhayat ve Uzunçayır yaylalarının bir bölümü Erzincan’ın sınırları içinde kalmaktadır. Erzincan il merkezini batıdan çeviren Karadağ üzerinde ise Takkuran ve Tahsullu yaylaları bulunmaktadır.

Akarsu ve Göller :

İlin en büyük ve en önemli akarsuyu Karasu ırmağıdır. Karasu ırmağı Fırat’ın en önemli iki kolundan biridir. Irmağa kuzeybatıdan Keşiş Dağlarından çıkan Çayırlık deresi ve güneydoğudan Tuzla suyu katılır. Erzincan ovasında Karasu ırmağı iki yandan Mercan, Kom, Üzümlü, Pahnik ve Sürperen suları ile Çardaklı deresini alır. Kemaliye ilçesinde Kadıgölü  suyu ile Miran suyunu aldıktan sonra ilçenin güneydoğusunda Başpınar yakınlarında Elazığ il sınırına girer. Erzincan ili sınırları içerisinde önemli sayılabilecek göl yoktur.

Bitki Örtüsü :

Karasal iklim özelliğini taşıyan Erzincan ili doğal bitki örtüsü yönünden zengin değildir. Erzincan’da ve Tercan çevresinde genel bitki örtüsü step olup, bu da yaz mevsiminde büyük ölçüde kurumaktadır.

Erzincan, batısında yer alan ve özellikle Refahiye’den başlayıp Kemah, Kemaliye çevresine kadar giderek zayıflayan ve seyrekleşen çam korulukları ile meşelikler ve geniş ölçüde çalılıklara sahiptir. Ağaçlar akarsu boylarında yetişmekte, ovalarda ve yerleşme yerlerinde ise sulamak şartı ile oldukça fazla sayıda meyve ağaçları yetiştirilmektedir.

İklim :

İlimiz genel olarak karasal iklim özelliğine sahiptir. Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Elazığ ve Malatya dışındaki diğer tüm illerden daha ılıman bir iklimi vardır. Yıllık sıcaklık ortalaması 10.6 ºC, en soğuk ay ise ocak ayı olup ortalama sıcaklığı -3.7 ºC’dir. En sıcak ay Ağustos ayı olup, ortalama sıcaklığı 23.9 ºC’dir.

Çevre illere göre daha uzun ve sıcak bir yaz mevsimine sahip olup, ortalama 115 gün sürmektedir. Kış mevsiminde ise doğudan gelen Sibirya menşeili hava kütlelerinin tesirinde kaldığı zamanlarda oldukça sert kış günleri yaşanmaktadır. Ortalama yaşanan kış günü sayısı 30 gündür. Don olayları genel olarak Kasım ayında başlayıp Nisan ortalarına kadar sürmektedir. İlimizde ortalama kar yağışlı gün sayısı 30, ortalama karla örtülü gün sayısı ise 42 gündür. Kar yağışları da Kasım ayı sonlarında başlayıp Nisan ayına kadar sürmektedir. Yağış itibarı ile 366.6 mm. (Kg/m²)’lik yağış ortalamasına sahip olan ilimizde yağış en fazla 630 mm. ile en az 210 mm. arasında değişmektedir. Yıllık nem ortalaması ise %59’dur.

NÜFUS :

Erzincan’ın Cumhuriyetten önceki nüfusu hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. 1890 yılında yayımlanan Kamusu’l Alam da, Erzincan Sancağının Refahiye-Kemah-Kuruçay ve Sancak merkezi nüfusu 105.848 kişi olarak gösterilmektedir. 1318/1900 tarihli Erzurum Salnamesi’nde ise Erzincan Sancağı’nın nüfusu, 5 nahiye ve 140 köyle birlikte toplam 61.918 kişi olarak gösterilmiştir.

Cumhuriyetten sonra, 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında ise Erzincan merkezinin nüfusu 21.063 kişi, ilin toplam nüfusu ise 134.463 kişi olarak tespit edilmiştir.

Sayım Yılı         Nüfus              Sayımlar Arası  Artış             Sayımlar Arası Artış (%)                    

     1927             134.443                           -----                                              ------

     1940             158.498                        24.055                                            17,89

     1950             197.770                        39.272                                            24,78

     1960             243.005                        45.235                                            22,87

     1970             276.122                        33.117                                            13,63

     1980             282.002                          5.880                                             2,13

     1990             299.251                       17.249                                             6,12

     2000             316.841                        17.590                                             5,88

     2008             210.645                    -106.196                                          -33,52

     2009*           213.288                          2.643                                            1.25

* : Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre yapılmıştır.

EKONOMİ :

Tarım :

İl ekonomisine hakim sektör tarımdır. İlimizde, ülke genelinde olduğu gibi faal nüfusun önemli bir kısmı (%65) tarım sektöründe istihdam edilmektedir. İlin ülke çapında tarımsal üretimdeki payı yaklaşık  1/100 gibidir.

Tarımdan elde edilen gelir, il gelirinin yaklaşık %50’si kadardır. Bu gelirin %65’i bitkisel, %35’i hayvansal ürünlerden sağlanmaktadır.

Erzincan ovasının su kaynakları açısından zengin olması, sulu tarım imkânı vermektedir. İlde toplam tarım arazisi 238.180 hektar olup, bunun 86.350 hektarı sulu tarım, 151.830 hektarı da susuz tarım alanıdır.

Erzincan ikliminin, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgeleri arasında kendine özgü nitelikleri vardır. Bu yönden il, çevre illerin meyve ve sebze bahçesi gibidir. İlde bitkisel üretim tarla bitkileri ve bahçe bitkileri olarak iki grupta ele alınmıştır.

Hayvancılık :

Erzincan tarımında, hayvancılık ikincil uğraştır. İl alanının yaklaşık %34’lük bir bölümü çayır ve meralardan oluşur. İlimizde hayvancılık, genel hatları itibarı ile yüzyıllardan beri süre gelen ve daha çok ıslah edilmemiş primitif yerli ırklarla yürütülen ve meraya ve kaba yeme dayalı bir yapıya sahiptir. Hayvancılık daha çok koyun ve keçi gibi küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine dayanır. Son yıllarda besicilik ve süt hayvancılığı oldukça gelişmiş olup ahır hayvancılığı hakim durumdadır.

Erzincan Leblebisi :

Erzincan adıyla birlikte anılan Erzincan Leblebisi, ilimizin önemli bir ürünüdür.

Erzincan Tulum Peyniri :

Erzincan ekonomisinde önemli bir yer oluşturan tulum peyniri, ülkemizce de tanınmış ve ilimizde olduğu gibi aranılan ürünler arasına girmiştir.

Erzincan Maden Suyu :

Halen mülkiyeti il özel idaresine  ait olan ve şehir merkezine 10 km. mesafedeki özel sektörce işletilen tesislerde oldukça kaliteli ve özellikle karaciğer ve safra yolları hastalıklarında önerilen maden suyu üretilmektedir. Keza aynı yerde sıcak kükürtlü kaplıca yer almaktadır.

Orman Kaynakları :

İlin orman kaynakları 106.534 hektardır.

TİCARET ve SANAYİ :

İl’de ticaret daha çok il merkezinde toplanmıştır. Tarımsal ve hayvansal ürünler, küçük esnaf ve sanatkarların üretimi olan mamüller ve çeşitli sanayi mamüllerinin üretimi iç piyasa  faaliyetlerini oluşturur.

İlimiz kalkınmada birinci derecede öncelikli iller arasındadır. İlimizde ekonomik yapıya uygun olarak bir sanayileşme olmuştur. Doğal olarak bu da tarımsal ürünlerin ve tabi kaynakların değerlendirilmesi yönünde olmaktadır.

Erzincan’ın en önemli sanayi ürünleri; şeker, un, yem, hediyelik bakır eşya, ayakkabı, asbestli çimento boru ve beton kiremittir.

MADENCİLİK :

Erzincan yöresinde işletilen en önemli maden kromdur. İkinci önemli maden ise manganezdir. Perlit üretiminde ise Erzincan Mollaköy Perlit işletmesi Türkiye’de perlit üretimi yapan üç kuruluştan biridir. Son yıllarda Kemah bölgesindeki zengin mermer yataklarını işletime açılması için faaliyetler sürdürülmektedir. Keza aynı ilçe hudutları içinde Tekel Başmüdürlüğü’ne ait iki tuz işletmesi de faaliyetini sürdürmektedir.

TARİHİ ESERLER :

Altıntepe :

Erzincan ovasının doğusunda şehir merkezine 15 km. mesafede bir Urartu kalesidir. Yürütülen kazılarda Urartulara ait mezar, tapınak, saray ve surlar ortaya çıkarılmıştır. Yeraltındaki bu mezar odalarının keşfi, Urartuların ölü gömme adetleri ve  mezar şekilleri hakkında geniş bilgi vermiş ve M.Ö. 8. yy.’a ait fildişi ve madeni eşyalar, miğfer ve kalkanlar, seramik ve duvar resimleri bulunmuş olup bu eserler halen Anadolu Medeniyetleri Müzesince sergilenmektedir.

Erzincan ve Kemah Kalesi :

Her iki kalenin de yapılış tarihi bilinmemektedir, Erzincan Kalesinden günümüze bir kaç duvar kalıntısı ile yontma taştan yapılmış giriş kapısı ulaşmıştır.

Melik Gazi ve Mamahatun Türbeleri :

Melik Gazi Türbesi Kemah ilçesi girişinde Fırat nehri kıyısında sekizgen bir planla taştan yapılmış ve Mengücekler dönemine ait bir türbedir.

Mamahatun Türbesi ise 1192-1202 yılları arasında sarı kesme taştan yapılmış olup, ortada kümbet ve çevresinde içten on bir nişli dairesel duvardan oluşur. Bu nişlere Mamahatun’un yakınlarının sandukaları yerleştirilmiştir. Sekiz köşeli kaide üzerine yerleştirilmiş orta kümbetin altında ise çapraz tonuzlu mezar odası bulunur.

Gülabibey Camii (Kemah) :

Akkoyunlu’ların Kemah idarecisi olan Gülabibey tarafından kale yakınında ve içindeki kitabeden anlaşıldığı kadarıyla 1465’te yapılmıştır.

Orta Camii (Kemaliye) :

Kadı Gölü kıyısında, sarı taştan ve tek kubbeli olarak 17. veya 18. yy.’da yapılmıştır.